“Ona göründüler.” diye sayıkladı kocamış nine. Sonra iyice yaklaşıp kısık bir sesle “Gözleri yuvalarından uğramış.” diye fısıldadı. Beriki dikeldi. “O ne demek yahu? Gözler yuvalarından uğrar mı hiç? Yuvalarına uğrar (eğer ki çarşıya pazara çıkmışlarsa), veyahut yuvalarından fırlar (çarşıya pazara çıkmak için).” Nine gücendi. “Belli ki post-modern iç hesaplaşmalarını epistemolojik imgelerle birleştirenleri nihilist özlük işlerine havale edip canı tatlı geliyor tabii” diye düşündü iç sesi. Ardından boğazındaki balgamı söküp atarak konuşmasına devam etti. “Önünde sonunda bu iş açıklığa kavuşacaktır.” dedi kendinden son derece emin bir şekilde. Oğlan şöyle bir durdu, uzaklara daldı. Ona yapılan zulüm Road Runner’daki çakala bile yapılmamıştı diye iç geçiriyordu. Eni sonu bitecekti bu işkence. “Nine sen önüne bak, yoksa sonunu getireceksin” diyebildi sadece. O iki kelime ile kurabileceği en mantıklı cümle buydu. Dilin annesi Bella olduğunu söyleyince Allahaısmarladık demekle yetindi. Salon kapısını tersten kapatıp kelebek camından uçuverdi.
⸘