Duvar sokağında geyşa poposuna yatırım yapan akbabalar tatlı dil balığı ile yılanda karadelik açabileceklerinden kaçacak delik aramak zorunda kalmasalardı iyiydi. Fransa’nın ittifak kurmadığı ülke kaldıysa derhal Plüton’a taşınmalı. Devletlümüz eflatun entarili Platon hep öyle isterdi. “Hayır, terlik getirme. Hasatların toplama zamanı gelmedi küçük ağa.” gibisinden anlaşılmaz cümleler kurardu. “Aay, kurtlanırım ayol ben!” diye bir ses geldi orta sıralardan. Belli ki birisi kurtlarını dökecekti. O sırada Mahmut Tuncer’in baba tarafından kolonyası olan Eyüp Sabri Tuncer araya girdi. Oldum olası böyle dansöz oynatmalarına karşı olmuştu. Binlerce dansözün olduğu o eski karanlık devirlerin geride kaldığına inanıyordu. Dansözlüğe merak saran iç pilavdan hallice dolma yapmayı bilmeyen kenar mahalle bıçkını, kolonyanın esasen Almanya’nın bir şehri olduğunu hatırlattı. Eyüp Sabri Tuncer adeta kalbinin üst kapakçığı ile kesişen sağ kulakçığın sol karıncıkla birleştiği bölümün aorta bakan kısmındaki üst ana atardamarlarından birine solucan girmişçesine irkildi. Hayatında böyle rezillik ne görmüş ne de duymuştu. Gözü karardı. Yoksa biri gece odasına gizlice girip ayakuçlarında yatağa ulaşarak tam o arkası dönük mışıl mışıl uyurken arkadan eğilip kaşla göz arasında metanol mü karıştırmıştı? Bu sapıkça düşüncelerden hemen uzaklaşması gerekiyordu. Hava almak için çok erkendi. Birasına davrandı. Bu gece hiç bitmeyecek gibi hissediyordu.
Gelin görün ki gece bitiverdi. Gün ağarmış, horozlar gene saati şaşırmıştı. Ama hiç bozuntuya vermeden, sanki sahne ışıkları gözünü boyamamışçasına bir rock müzik şarkısı patlatıverdi. Diyodan iyi olmasın. Paraya para demiyordu. Diyordu. Takip edip çok parası olduğunu öğrenmesinler diye farklı bir isim takmıştı. Fakat sorun şu ki bir süre sonra ne isim taktığını o da unuttu. Hal böyle olunca beş parasız kaldı. Seyyar gazete kulübesinin önünde dergileri karıştırırken “Hşşş hoop hoop napılıyon banabach” diye bir ses duydu. Kafasını yöne çevirdi, büfe sahibi sesleniyordu. “Alacaksan parayla, almayacaksan elleşme!” diye buyurdu cameş. Uzaklara daldı. Mısır’ı işgal etmesi gerekiyordu. Süt mısırı.
⸘