Bilmiyorum, bilemiyorum gerçekten ne yapacağımı. Su içmeye kalkmıştım sadece ayaklı koltuğumdan. Yürüdüm. Kafamı açmak için yürüdüm. Koştum. Kafamı boşaltmak için koştum. En sonunda farkına vardım ki açtığım kafanın içindeki suyu kafama boşaltmışım.
Değilim çaresiz. Çareli de değilim ama, çayelinden öteye. Araf desem değil, limbo desem hiç değil. Böyle ne bileyim biblo gibi, dildo gibi, en olmadı Yıldo gibi bişey. Emme basma tulumba tatlısına şerbet dökmesinler. Tek isteğim bu belki de.
Emiklenen emzikler buradan dik duran kaplumbağa gibi gözüküyor. Biri o yanağımda, diğeri bu. Biri ağzımda, diğeri elimde. Pembe macun şekeri gibi hoş bir tadı var. Gıda boyalı ama olsun. Şekerden bile kapı yapıldığı düşünüldüğünde, Hülya Avşar o eski özlemini yitiriyor.
Durmasın diyorum, açmasınlar kapıları. Yapmayın, etmeyin bu insancıklara.
Hepimiz birer saksı gibi iyi olsaydık, farklı olurdu bağzı şeyler.
⸘