Restorana oturduğumda sinsice salınan sulucana bir biftek hayal ederken kaynım acıktı diye arabayı valeye verdim, elimde Rıfkı çıktı. Kırkı çıkmadan eğlenilmez klübüne fahri üye olup kendimi türkü barda buldum. Anadolu ihsanı der ki, Koşu-Şalvar eşitsizliğine göre her barda en az bir Türk bulunur. Affı istenen rektörler kategorisinde isen Twitter kulanımın ziyadesiyle azalır. Çünkü enflasyon var, şayet olmasaydı çok alırdı. Nitekim en iyi çikolatanın tadını damaktan ellemek sizi bir gram nugat hayranı yapar, bu vesileyle lügatınıza hayrat çeşmesi başında hayret eder, Hayrullah Beyi tez vakitte hayırlısıyla ziyarete gidersiniz. Birisi size olur olmadık hikayeler anlatıyorsa ona sakince “Atma Ziya, lazım olur” diye karşılık verir, römorkla restine rest çekersiniz. Ardından Snorlax gibi uyur, değme halklara taş çıkartırsınız. Gökhan’la beraber Atilla’ya taş dizip, ona dokundurabilir ve onu karşı sahillere hoyratça iteleyebilirsiniz.
Kafa seksi kafada başlar rafada biter. Kil zeminin kralı olur, bayrağında kahverengi bulunan ülkelere demokrasi getirirsiniz. Böylece ahlaka mugayir hareketlerden kaçınmanıza gerek kalmaz, ofşor hesaplarda Hülya Avşar’la beraber badeli mevzuat hesabı açarsınız. Sonrasında kim bilir belki bir gün, arşa değer de başınız, varsa değersiz taşınız, arsa alıp taşınmaz diker, darsa pantolon genişletip, sahurda hurma niyetine okutursunuz.
Haymana ovasında vay bana vaylar bana diye türkü çığıran kişileri çağıran çığırtkan ruhlu çıkçıkçı mahlukatlar çıkamadığı merdiveni “Aaa siz çıkıyor musunuz? Durun ben de sizle geleyim” diyerek çıkan insanlara çıkıntı olurlar. Oluru varsa da olmaz olsun dersin, Dersimde muzur çocuklarla muziplik yapıp akşam okulunda müzik derslerine girersin.
John Adams’ın torunları şiir ve müzikle uğraşmak yerine hala politika peşinde koşuyorsa bunda elbettir ki akıl sahipleri için alınacak birtakım ufak ibretler vardır. Nitekim aynı akıl sahipleri alınacak ibret söz konusu olduğunda eli bol davranmakta, ancak bir buçuk etibol İskender’in fiyatını görünce eli mahkûm vazcaymaktalardır. John’un adamları hayatında İskender yemediği için bu kadar rahat konuşmuş, aydınlanma rüzgarının esintisine kapılıp adeta oturdukları yerden sala yele ahkam kesmiştir. Maazallah zaman ve mekânı karıştırıp Türkiye’de doğsa Can Ademler olarak tezahür edip Dilanur Kablo Yeni Malatyaspor bünyesinde sağ bek oynamak üzere yedek bekleyecek iken 18. yüzyılda doğarak kendine büyük iyilik yapmıştır. Bu devirde
“Zeytin gözlerin salamura sele, futbolda tektir Maradona Pele
Kirpiklerin ok olsa da fırlasa, saplanır da gönlüm değmez ele
Şehvet dolu gecenin şarabını içerken yanıp tutuşsa da aşkı ile
Heyecandan tutamadım işedim zurnanın son deliğine”
şeklinde dizeler yazsam hiç ünlü olamam. Yok bir de olsa mıydım bari?! Oysa aynı dizeleri 13. yüzyılın küçük asyasında yazsaydım şimdi dünyanın en güçlü ülkesinin en çok okunan şairiydim. Demek ki neymiş, çağının Adam’ı olacaksın. Pespayeliğin boni bon para iken sen kim köpek de akşamüzeri yukarı doğru indiğimde bu işte bir terlik var dedim.
Cinsiyetsiz, eşitlikçi, çoğulcu ve kapsayıcı küfürler kategorisinde bir numara olan göt lalesi esasen her yörede küfürden sayılmaz, köy meydanlarında argo kelime ile harmanlanmış leziz bir söz öbeği olarak boy gösterir. Mafyatik tarikat liderleri müritleri dudak dudağa öpüşmesin ister; ne var ki o dudaklar mütemadiyen tek bir yüzükte buluşur. O yüzüktür ki uğrunda ne Hayınlar ve Kayınlar savaşmış, öldükten sonra kariyerlerine alfabede yer edinerek devam etmiş, birtakım zatların dedelerinin mezar taşlarında jübilelerini yapmışlardır.
Mona Lisa halt etmiş, o yüzden hareket etmiyor. Yeşil çamların altında, kimseler duymasın. Aynı anda hem gülerken hem de somurturken eritip bitiren aman aman pembiş yanak al dudak ıtırlar esip geçtiler o büyülü yeşil gözleriyle. Kaymayan burna kaymak gibi ten, bin atlı akınlarında çocuklar gibi şen! Akıl almaz ki bu güzelliği kaldı ki sözler ifade edebilsin. Estetik algıları her çıkışın bir inişi olduğunu bilircesine buruk bir sevinçle çıkar hazzın doruklarına. Tökezlene tökezlene iner sonra acemice çıkışını inceden inceye gizlemezcesine. Salkım üzüm kahvaltıda gitmez, akşama kalır. Bitezde yalısına varmadan da içi rahat etmez, taksiye zor bindirir, yıldırım düşünce indirir.
Hep temiz vücuda giyilen bornozların nasıl olup da kirlendiği gizemi gözle görünmeyen tozlar teoremi ile açıklansa da her restoranda etler orta nadir istenirse Mortal Kombat’taki Tanya Sonya’ya Hanya’yı Konya’yı gösterir. Bölüm sonu canavarı yatağımızın altında değil, o da içimizde. Her şeyin olduğu gibi! Sen de oydun oda sendi, selvi boylum çek bi selfie. Özbenliğim çok doldu ağlayacak bir musluk gibi. Montana’yı sel aldı Çeşme’yi Fontana’nın türevi. Senin bana gönlün var gibi gibi. Öyleyse bu yazıyı ortak atalarımızın ve kayıp fosillerimizin çok manalı bir sözüyle bitirmek istiyorum:
Altını ibrik doldurak, zeplini dumbik dubarak hey!
⸘