Newton aldığı doğala özdeş gazla eserini bitirir. İsmini de “Doğa Felsefesinin Matematiksel İlkeleri” koyar, hey maşallah! El yazmasını tamamladıktan sonra evdeki halının üzerine koyar ve kanepenin üzerine çıkar. Bukleleri üzerinden ironik biçimde yerdeki eserine bakmaktadır. “Ama iyi yazdım!” der. O sırada Newton’ın çilekeş anası odaya giriverir. “Ayzeek, napıyon sen bakayım kanepenin tepesinde?” diye çıkışır. Ayzek annesine tam olarak benim de nasıl tarif edeceğimi bilemediğim bir bakış atar. “Devlerin omuzlarında duruyorum anne!” der. Newton’ın annesi “Allah’ım bu çocuk niye böyle oldu” dercesine oğluna bakmaktadır. “Devlerin omuzlarında durayım derken düşüp bi yerini kıracaksın, in oradan aşağa bakiim”
Ayzek anasıyla olan bu ufak diyalogunu önemsemez. “Düşersem de bu teorimin kanıtı olur. Bence problem yok” diye düşünür. Belli ki kafayı bu işle sıyırmıştır. Velhasıl Newton kitabı yazmakla yetinmez, hemen lobi hareketlerine başlar. O dönemin gözde dans hocalarından figürler öğrenir, kitaba koyar. Kitap tek ayak üstünde şahlanıp adeta uçuşa geçmiştir. Ayzek Newton’ın ünü önce İngiltere’ye, ardından da tüm dünyaya yayılır. Ancak Ayzek’in bilmediği bir şey vardır ki elma son sözünü söylememiştir. Newton’ın yediği elma midesine gitse de ruhu halen etrafta dolaşmakta, Ayzek’i adım adım izlemektedir. Elmanın ruhu önce Ayzek’i takdir etmiş, ancak daha sonra fazla egolu bulmuştur. Ayzek evreni çözdüğünü düşünmektedir. Ezelden oyuncu olan elma, tüm insanlığa oyun oynamaya karar verir. Tüm badileri mutlak zaman ve mekâna hapsedecektir.
Elmanın laneti Newton göçüp gittikten sonra gerçekleşmeye başlar. Mutlakıyet ana rejim olur. Herkes “Ya ben gidiyom da sana göre gidiyom belki bana göre duruyom” diye düşünmek yerine “Bindik bir alamete gideyoz gıyamete” kafasında takılmaya başlar. “Niye senin ölçtüğün hız benimkinden doğru olsun ki?” diye sorgulamak yerine “Hayır efendim, hep benim ölçtüğüm doğru, çünkü ben şahsımım.” gibisinden eşitsizlikçi düşüncelere gark olurlar. Hangimiz daha iyi mutlakıyet kurarız çabası mutlak bir şekilde mutlakıyetin zaferine mutabık kılınır. Elma, yarattığı lanetin gidişatını esefle izlemektedir. “Adamın kafasına düştüğüm yetmiyor, bir de soyunu lanetliyorum” diye düşünerek yaptığına üzülüp imana gelir. Elmanın imana ilk gelişidir bu.
Nitekim Newton’ın kafasına o uğursuz elma düştü düşeli nice beyinler klasik mekaniğin kavramları arasında kaybolup kaybolup kendilerini buldular. Iyanlı iyenli formalizmler, üçlü beşli badiler, pimapen kapı ve eylemsiz referans çerçeveleri, Pinokyo kuvvetleri, PMS gelgitleri, bırakın da beni serbest düşeyim, beni tanıdılar merkezkaç, ilgi çekici ilginç çekiçler. Öyle ki çakma Lordlar kamaralara binip dükkânı kapatıp gitmelere giriştiler. Neyse ki elmanın laneti, her ne kadar halen daha üzerimizde olsa da, görelilik ve kuantum teorileri ile lale devrine girmiş bulunmaktadır. Fakat bu elmanın ne oyun oynayacağı ne zaman bilinmez, elmanın oyunundan sual olunmaz. Elmaya karşı her daim tetikte olmak, tüm bilim insanlarının görevidir. Doğru büyüklük sorusu “Elma, sen mi büyüksün ben mi büyüğüm!!” olmalıdır. İşte o zaman elmanın laneti üzerimizden kalkacak ve bilim, prangalarından kurtulacaktır. Haydi gazamız mübarek ola!
Gizemli bir ilhamla yazılan bu latife öyküde ismi geçen, gerçeğe ulaşmanın doğru yolunu anlamış, tüm büyük insanlara saygıyla…
⸘
Birinci bölüm: https://www.serbestcigrisim.com/2021/12/19/newtonin-kafasina-elma-dusmesiyle-baslayan-garip-surec-bolum-i-the-fall-of-elma/
İkinci bölüm: https://www.serbestcigrisim.com/2021/12/26/newtonin-kafasina-elma-dusmesiyle-baslayan-garip-surec-bolum-ii-the-battle-of-elma/
1 thought on “Newton’ın Kafasına Elma Düşmesiyle Başlayan Garip Süreç, Bölüm III The Curse of Elma”