Lord Kelvin’lik yapmak tehlikelidir. Lord Kelvin bile olsanız. Biz Lord Kelvin değiliz. Peki öyleyse kendimizi Lord Kelvin’lik yapmaktan alı mı koyacağız? Lord Kelvin’lik kepazeliktir, Lord Kelvin’lik solaryumda at gözlüğü takmaktır. Lord Kelvin’lik ben sana Lord olamazsın demedim, adam olamasın dedimciliktir. Ama sonuçta Lord Kelvin Lord Kelvin’dir. Bazen durduramazsınız, yardım edemezsiniz kendinize. Öyleyse izninizle biraz Lord Kelvin’lik yapacağım.
Düşünebildiğimiz gibi başladık çalgılarımızı tıngırdatmaya. Düşünmemiz gerektiğini düşünmeye başladığımız çağlarda başladık bestelerimizi yazmaya. Müziğin ruhunu keşfettik. İnsan denilen bu tuhaf varlığın aslında içinde ne kadar derin olduğunu gördük, yaratıcılık konusunda değme Tanrılara taş çıkartabileceğini duyduk. Kapıldı nice erişebilenler bu tüyler ürperten duygunun sarhoşluğuna.
Tarzlar ve formlar değişse de yapıldı hissiyatın hava moleküllerinin titreşimlerine kodlayabildikleri. Öte şeyler yapıldı çağlar boyu. En basitinden en kompleksine tarandı duvarları kâğıt müziğinin yapılabildiği ölçüde. Endüstriyel devrim her şey gibi müziği de lanet olası kitlelere indirdi. Teknoloji, ulaşılabilirlik ve globalleşme sayesinde boyu devrilesice çoklar müzik dinleyebildi.
Elbette her zaman avamlıkta yüzen kitleler müziği belirlemedi. Genelde ne konduysa önlerine onu yedi deryadan habersiz insanlar. Kalay tava ve nice garabet oluşumlar zaten bayık olan kitleleri baydı. Halk müziği sansürleri, kalıpların dışını yok etme güdüleri, takım elbisesiz çıkılamayan TV şovları, hepsi müziğin karanlık çağlara girip belki de yok olacağını işaret ediyordu.
Ta ki kader aşka gelip cilvelenene kadar! Önce kalıpları kıran manyaklıklarla başladı devrim. Global politik atmosferin de etkisiyle yüksek yüksek tepelerde kamp kuran uçuk dimağlar türedi yavaştan. Müzik bir grup malın belirlediği bir şey olmaktan çıkıp yaratıcı insanların yeni enstrümanlarla, yeni ritimlerle, yeni melodilerle, yeni formlarla kendilerini kaybedip yine kendilerini buldukları, insan zekasının hava moleküllerini titrek keşkül kıvamına getirdiği bir zihinsel festival haline dönüştü. Kulaklar bayram etti, zil takıp oynadı, halay çekti.
Lakin her güzel şey gibi çabuk bitti bu hülya. ‘’Mademki kusurlu insanlarız, neden mükemmel şeyler yapıyoruz adi şeyler var iken’’ düşüncesi baskın geldi. İlerlemeci sallantının ve son derece ağır, kaldırsan bel fıtığı olacağın metallerin devri geçti. Adeta vebalı bir uzaylı gibi yer altına itildi. Onu dinleyen güzel insanlarla beraber.
Velhasıl-ı kelam, en iyi müzik yapıldı ve geçti. Geçmiş olsun, ruhuna Lady Fantasy!
⸘