Çeşitli özelliklerimizin istatistiksel spektrumlarının toplum spektrumları nezdindeki yerine göre yaşıyoruz. Bir kişinin bize hitap edip etmemesi spektrumlarımızın nerelerinin örtüştüğü ile çok ilgili. En “şanslı” kişiler ortalama tipler. Her şeyde ortalama. Zira her şeyde toplumun geneliyle örtüşmüş durumdalar. Her kapı onlara açık. Söyleyecekleri bir söz toplumun en çok kesimi tarafından anlaşılır. Yetenekleri ve başarıları toplumun en çok kesimi tarafından takdir edilir. Eş ve arkadaş bulmada toplumun en büyük kümesi önlerine serilmiş durumdadır. Bir de spektrumun en alt veya en üst ucundaki kuyruk tiplere bakalım. Söyleyecekleri sözü anlayacak kişi sayısı bir elin parmaklarını belki geçer belki geçmez. Hangi uçta olduğunuza göre bu anlaşılacak manalı bir söz olmamasından da olabilir, toplumdaki kişilerin anlama kabiliyetlerinin yetersizliğinden de. İki durumda da toplum tarafından bir ucube gibi görülürsünüz. Toplum anlamadığı bir şeyi takdir de edemez. Çünkü kafalarında herhangi bir şey canlanmaz, oturtamazlar anlayabilecekleri bir zemine. Hatta yüksek uçtaki kişiler alçak uçtaki kişilerden daha sevimsiz bulunur, çünkü ukala olurlar veya olmasalar dahi kabiliyetlerinden ötürü ortalama insana öyle görünürler. Eş ve arkadaş bulmakta zorluk çekerler. Zira beklentiler uyuşmaz. Bilmeyen vardır belki araya sıkıştırayım (ukala detected!?); tüm insan ilişkilerindeki anlaşmazlıklar temelde beklentilerin uyuşmazlığından kaynaklanır. Dolayısıyla beklenti yönetimi esasen hayati önemdedir. Beklentiler de insanın yetişme tarzı, kişiliği, zekâsı ve birikimi ile belirlenir. Es kaza bunların hepsinde yüksek skorlar almak sizi kuyruk tip yapar. Siz seçmezsiniz, öyle oluvermiştir. Ama yaşantısını siz yaşarsınız.
İnsan toplulukları eskisi gibi vahşi düzende yaşamıyor. Medeniyet elbette bazı şeyleri “iyi” yönde değiştirdi. Hele ki günümüzde toplumun yerleşik normlarına karşı bir başkaldırı var. Ancak ne yazık ki bu da yine ortalama civarı insanlar liderliğinde gerçekleştiği için ikiyüzlülük kısır döngüsüne takılıveriyor. Mesela ortalamanın biraz üzeri bazı kişiler güzellikleriyle değil zekâlarıyla, güçleriyle değil kibarlıklarıyla öne çıkmak istediklerinden fakat toplumun yerleşik normlarının buna izin vermediğinden dem vururken hemen ardından karşı cinste zekâyı hiçe sayıp güzelliği, kibarlığı görmezden gelip gücü aramaya devam etme ikiyüzlülüğünü gösterirler. İçgüdüsel olarak güzellik ve güç talebinin varlığıyla barışık olmak ve arayışlarda bu özellikleri de gözetmek elbette makuldür. Zira duygusal ilişkilerin sağlıklı ilerleyebilmesinde bunların payı büyüktür. Ancak birçok kişi yalnızca ve yalnızca bu içgüdüsel özelliklere takılıp kalıyor. Bunların bir dengesini gözetmiyor.
Burada talihsiz bir cinsiyet asimetrisi olduğundan da söz etmek gerekir. Gözlemlerime göre güzellik ve zekânın bir arada bulunmasındaki nadiriyet, güç ve kibarlığın bir arada bulunmasındakinden fazla. Güç zekayla birleştiğinde olgunluk getirebilirken, güzellik maddeci bir bakış açısını körüklerken entelektüelliğin ne yazık ki çoğu zaman geri planda kalmasına neden oluyor. Bunun yanı sıra, kadın ve erkeğin karşı cinsten beklentileri birbirinin ilgili simetrisi değil. Ayrıca bunlar yaşa göre de değişiyor. Ezcümle, uç spektrumdaki bir erkek özellik dengesi gözetmesine rağmen kendi spektrumuyla örtüşebilen bir kadın bulmakta epey zorlanabiliyor. Üstüne üstlük kadınların ekseriyeti özellikle genç yaşlarında iken ne aradıklarının, ne ile mutlu olabileceklerinin, neyin onları mutsuz bir hayata hapsedeceğinin farkında olmuyorlar. Erkeklerin kadında zekâdan korktuğundan ve yalnızca güzellik aradığından yakınan bazı kadınlar ortalama insan batağından çıkıp spektrumun uçlarını aramanın kendi ellerinde olduğunu göremiyorlar. Bu da onları belki de ironik bir biçimde ortalama veya onun bir tık üzeri olduğunu gösteriyor. Bu insanlar bir sorun olduğunu fark edecek zekâdalar, ancak bu soruna kendilerinin de katkı sunduklarını görebilecek zekâda değiller. Belki daha modern medeniyetin başında olduğumuz için bu şekildeyiz. Belki de bu aşılması çok zor kısır bir durum. Her ne ise, acısını kuyruktakilerin çektiği çok aşikâr.
Kısacası, ortalama iseniz mutlusunuz, kuyruktaysanız mutluluğunuz samanlıkta iğne bulma ihtimaline bağlı. İşte, kör adalet bir yerden verip bir yerden alıyor öyle değil mi?
⸘