Yalvar, yakar, küçül, de cebime gir! Gerçi cebe girmek için küçülmeye gerek yok. Artık her şey cebe girebiliyor. Peki adam cebe girer mi? Dolmuşçuysa belki. Ama şu bir gerçek ki; adam olaydı yalvarmazdı. Erkek adam yalvarır mı? Kodu mu oturup bitirmeden başından kalkmaz. Zira bir kod kolay yazılmıyor. Yarıda bırakırsan sıçtın, bir daha geri dön baştan anla ohooo. Hele bir de başkasının koduysa vah ki ne vah.. Evet, adam olaydı yalvarmazdı ama adam değildi zaten; küçük bir çocuktu.
Boston Celtics – Trabzonspor maçına ben gitmem. Ama giderim. Kendi içimde çelişkiler yaşıyorsam da bu çelişkilerin etraftaki yansımaları zahiri görüntülerde odak problemine sebebiyet verir. Kodak makinelerde ise böyle bir durum söz konusu değil. Nişan ve evlilik ise zaten out of question. Plaza hayatı insanın ağzını bozar. Dış cam ve takım elbisede boy gösteren mavi renk hayatın iniş çıkışlı olduğu plaza asansörlerinde kendine yer bulamaz. Çünkü etiketler pahalı, hayatlar ucuz.
Bahane üretmek faydalıdır. Üretim olmadan ekonomi dönmez. Çifte standart iyidir. Sonuçta bir elin nesi var, iki elin sesi var. Nerede çokluk orada lahana turşusu diye de bir atasözümüz olsa dahi, üretilen bahaneler bu deyişi geçersiz kılar. Seks ihtiyaç. Manevi boşluk da öyle. İkisi çatışırsa işin içine bahaneler girer. Çatışmasa da girer. Sonuçta bahanenin bir yere girmesi için bahaneye ihtiyacı yok. Kendi öyle zaten. Bu bağlamda bahane üretmek için bahanen olmaz. Döngüsel muhakeme. Sistem kendi içinde çok tutarlı. Bu yüzden herkes inanıyor. Sen de herkessin.
Tavuk barbunya ilişkisi çok yanlar yakar. Bu sebeple de pehlivanlar çok çay içer. Hele de bedava ise. Az yiyenin tabağı yarım kalmaz, çünkü tabakları yıkarlar. Tutulması gereken yerde tutulmayan güneşler ertesi sene metrobüste de tutunamaz, Uğur Tütüneker ile Tutankamon’un mezarını seher vakti ziyarete giderler. Almış başını göle giden forveti çelme takıp düşürürsün, zira ruhun sarışın, hakem kiralık.
Çemberinde gül oya gülmedik doya doya Anadolu diye tura çıksam yemin ederim. Ama gidip de evet demem. Akıl yoksa da veren var. Alanın bir yüzü almayanın üç yüzü desen, sana beş yüze bırakırım. Maksat ayağın alışsın. Bu tarz ayak oyunlarına gelin memeli. Hem de nükleer başlıklı. Evel ezelden bilinirdi ki sabah erken kalkıp da yanlış derse girersen hoca seni kovar. Girmez, bir arkadaşa bakıp çıkarsan hoca seni takdir eder ve önceki soruya sinirlenip bir sonraki sorudan da puan kırar. Sarhoşken açılmayan kapılar içeride bir yatak ve iki kişi barındırır. Açılanlarsa masa ve tahta (nam-ı digar 5. Element).
Kendisi iyiydi de çevresi kötüydü gibisinden açıklamalar yapan İzlanda Başbakanı İzildur Sigortaduttirdottir daha bir gün önce görevi kötüye kullanmaktan yakalandı. Eğer çevresi kötü olsaydı görev onu kötüye kullanırdı. Bir porsiyon köfte rica edeceğim garson hazretleri, çakmağımın gazı bitmiş.
Bir ara tüm dünyaya Riemann’ın hipotezi kanıtlandı diye haber salındı. Sonra anlaşıldı ki kedi poposunu görmüş, o şaşkınlıkla köpek poposu zannedip, “Kimin bu popo gardaşım?” diye seslenmiş, gereken cevabı alamayınca “Amaan popomu gören kedi olsun, ondan mı utanacağım…” diyerek sallapati hareketlerle olayı kimvurduya getirmiştir.
Halayı fazla çekersen kopar. Halatı gemiye bağlamazsan batar. Hasatı toplamazsan toplarlar. Bu lafları bankaya götür, vadeli mevduat hesabına yatır. Günü gelince bozdurur kulağına küpe yaparsın. Teraziyi dengede tutmazsan yanarsın. Terazi senin elinde değilse sıçarsın. Varsın sıç, ama ne yap yap gelinlikle sıçma. Zor oluyor.
Olmayacak duanın âmini bol olur. Olacak duaya âmin edilmez. Binaenaleyh olacak dua zaten edilmez.
Başa dönersek, Bosna-Hersek’te yediğin nanelerin tadı hala damağımda. O naneler ki ne makine mühendislerine ilham verdi. Ne yıldızları kaydırdı, durmadılar yerinde. Elektron akışı açık kanallardan olur. Oysaki yollar kapalı. Çünkü kar yağıyor, terlikleyim ve daha çiğ köftemi bitirmedim.
Yapboz güzeldi ama bitmedi, çünkü bitti.
⸘