- Sayın Mr. Ralf Wandelberg, genç yaşınıza rağmen teknik direktörlük kariyerinize birçok büyük başarı ve şampiyonluk sığdırdınız. Çeşitli renklerdeki takım elbiseleriniz her sene gözü dönmüş oyuncuların paralarını cukkalamak için çıkarılan birbirinin tıpkısı futbol menajerlik oyunlarının kapaklarını süslüyor. Bu imrenilesi kariyer nasıl başladı?
- Bochum’da doğdum. Ben küçükken yakınlardaki bir banliyö olan Hörde’ye taşındık. Günlerden bir gün babamla Westfalenstadion’un önünden geçiyorduk, 6 yaşımda olduğumu anımsıyorum. İçeriden gelen “Hebele hübele” sesleri içimde tuhaf duygular kabarttı. “Baba” dedim, “İçeride neler oluyor?” Babam metin biçimde cevapladı, “İçerisi arena oğlum, meşin yuvarlağı tepikliyorlar.” İçime dert olmuştu. Sonrasında sıklıkla evden kaçıp arenaya gittim. İlk maçımı da orada izledim. Çok etkilendim. Hayatımda 80binden fazla insanın herhangi bir şey için aynı anda bu kadar şaşırtıcı büyük ve içtenlikle duygusal tepki verdiğini görmemiştim.
- O zaman kafanızda teknik direktör olmak var mıydı?
- Hayır. Teknik direktörün ne iş yaptığını 11-12 yaşımdayken öğrendim. İlk anda âşık olduğum şey futbol ve Dortmund taraftarıydı. Onlar gibi olmak istiyordum. Hep sarı siyah giymeye başladım. Sabahları arı yiyordum.
- Futbolculuk da yaptınız ama pek beceremediniz galiba?
- Dortmund’un seçmelerine katıldım, seçilemedim. Oturduğum yerin yerel amatör bölgesel lig takımı vardı, onun seçmelerine de katıldım, onda da seçilemedim. Halı sahada tel örgülere oynamayı da kendime yediremedim. Böylelikle futbola akademik olarak devam etme kararı aldım.
- Evet, çok farklı bir kariyer. Genelde teknik direktörler futbolun içinden gelir.
- Ben dışından da gelinebileceğini göstermiş oldum. Liverpool Üniversitesi’nin futbol yönetimi programından mezun olduktan sonra iki sene Manchester United’ın altyapı teknik direktörlüğünde staj yaptım. Dört yıl daha aynı yerde antrenör olarak çalıştıktan sonra Ajax’ta yardımcı teknik direktörlük yaptım 2 sene. Okuduklarımın üzerine o kadar çok şeyler öğrendim ki… Kendimi mektepliden çok alaylı sayarım.
- İlk defa bir takımı tek başınıza yönettiğinizde neler hissettiniz?
- Ajax’tan sonra İtalya’nın Bergamo, Lombardy bölgesinin takımı Atalanta’dan teknik direktörlük teklifi aldım ve seve seve kabul ettim.
- Görece kısa bir sürede, 5 yıl içinde Atalanta’ya UEFA kupasını kazandırdınız. Ligte de 3.lüğe kadar çıkarttınız. Bu hızlı başarının sırrı neydi?
- Atalanta teknik direktörlük kariyerimin başlangıcı için ideal bir takımdı. Dünyanın en iyi genç altyapısına sahiplerdi. Atalanta’dan çıkan yıldız oluyor, yıldız olan Atalanta’dan çıkıyordu. Yapılması gereken belliydi. Bakmak ve altyapı gençlerini parlatıp büyük takımlara yüksek fiyatlara okutmak. Elbette bunları yaparken de pek maç kaybetmemek.
- Atalanta, Dortmund ve Deportivo kariyerleriniz. Wandelberg varyasyonu denilen şey nedir?
- Aslında bu ismi ben vermedim. Gegenpress’in farklı bir varyasyonunu geliştirdiğim için kısaca varyasyon diyordum ben futbolcularıma anlatırken. Sonra 3-5-8’in manşetinde gördüm. O ibne Cavenaghi sızdırdı diye şüpheleniyorum.
- Başarılarınızı bu sistem sayesinde mi kazandınız?
- Hayır, her gece dua ettim o şekilde oldu. Kehkeh kifkif.. Tabiiki başarılarımı birçok diğer faktör de etkiledi. Doğru transferleri yapmak, doğru ekibi kurmak, oyuncularımla kurduğum iyi ilişkiler de çok katkı sağladı. Ama temelde bu sistem bizi başarıya ulaştırdı diyebilirim.
- Bize varyasyondan biraz bahseder misiniz?
- Gayet tabii. Taktiğimin temel noktası defans çizgimi orta saha çizgisine kurmak. Bunun amacı oyunun çok büyük bölümünün karşı sahada oynanmasını sağlamak. Bunu başarıyla uygulamak için 3 defans oyuncum da çok ciddi bir özel eğitimden geçiyordu. Onların konsantrasyonu, markaj, önsezi ve pozisyon alma yetenekleri ve geri koşma hızları, o maç kaç gol yiyeceğimizi belirliyordu. Kalecimiz de birebirde başarılı olmak zorundaydı. Oyun hali hazırda karşı sahada olduğu için orta saha veya forvet gibi mevkilerin çok büyük anlamı kalmıyor. Herkes deli danalar gibi pres yapıp topu kaptıktan sonra direkt gol atma peşinde. Bu bakımdan gegenpress’e çok benzer. Ama ondan çok daha etkili, zira oyuncular full sahada değil de yarım sahada pres yaptıkları için çok daha az yoruluyor ve dar alanda yapılan pres çok daha iyi sonuç veriyor.
- Atalanta’dan sonra Deportivo’ya da bu sistemi taşıdınız. Deportivo’da bulunduğunuz 7 sene içinde 3 kez La Liga’yı kazandınız ve 2 Şampiyonlar Ligi finali görüp 1 kez de Şampiyonlar Ligi kupasını kaldırdınız. İlk başta oyuncular sisteminize adapte olmakta zorluk çekti mi?
- Yok, pek çekmediler. Dersem yalan olur. Çektiler ama ben başkana demiştim ilk 2 sene bizden bişey beklemeyin diye. Onlar da sağ olsunlar o kadar çaresizlerdi ki herhangi bir beklenti içinde olmadılar. Elbette en zorlu süreç Atalanta’da olmuştu. Deportivo’da futbolcularıma bu sistemin çalıştığını ispatlı bir şekilde gösterme şansım olduğundan bir nebze daha kolay olmuştu işim.
- Borussia Dortmund’u dünyanın zirvesine taşıdınız. Arka arkaya 3 kez Şampiyonlar Ligi, 7 kez de Bundesliga’yı kazandınız. Adeta Bayern Münih’i yok sayarcasına.
- Olması gerekeni yaptım. Baktım. Bir kere Bayern kim oluyor burada Ruhr bölgesi takımı varken 1.lik filan kazanmaya çalışıyor. Son sene nasıl tüm futbolcularını transfer edip tavşan gibi bıraktım onları? Yıhyıhyıh..
- Ee evet. Tebrikler. Aynı zamanda dünyanın en çok para kazanan teknik direktörü oldunuz. Bunu nasıl başardınız?
- Gayrimenkul işine girdim. Dedim ya ben parayı her türlü yerim. Para bok nasıl olsa. Yiyeceğim kısmını ayırıp kalanınla boyuna ev, arsa aldım. Al-sat, al-sat. Dünyanın her yerinden. Her para biriminde zenginim şuan. Bunu da yapan dünyada ilk insanım. Warren Buffett’in bile bende olduğu kadar forint’i yoktur. Türk liram bile var yahu. Jeff Bezos hayatında 200 lira görmüş müdür? Sanmam.
- Geçtiğimiz sezon sonu tüm kupaları kaldırdıktan sonra şok bir kararla sözleşme yenilemeyerek menajerliği bırakma kararı aldınız. Bundan sonra ne yapmayı düşünüyorsunuz?
- Karayipler’den ada aldım. Arkadaşlarla orada cosplay yapacağız. Korsan olmayı çok isterdim. Bundan sonra korsan olacağım. Belki onu da kameraya çekeriz şov şeklinde. Türkiye’de bi muhabir varmış böyle böyle parayı vurmuş. Bende para bok ama fazlasına da hayır demem. Cosplay şov bile yapabilirim. Çok efsane fikirlerim var. Eğer bu söylediklerimi biri yaparsa bilin ki buradan çalmıştır. Haydi kalın sağlıcakla!
⸘