İnsanı ağzı torba değildir. Ağzı olan konuşur, beyni olan düşünmez. İnsanoğlu eleştiri yaparken entropinin sürekli artışına kapılmaya çok müsaittir. Ve bilirsiniz ki entropi gazla çalışır. Buna karşın insan eleştirilen olduğunda karşı-tepki verirken daha farklı dille açıklayarak meşru savunma veyahut dürüstçe kabullenme ile eski Albay emeklisi gibi davranmak arasındaki ince çizgide umarsız bir yaşam mücadelesi verebilir. Bu çizginin ayrımını yapmak objektif düşünebilen insan için belli bir süreç ifade eder. Düşünmeyen insan için zaten ne derseniz deyin inanç duvarlarını yıkamazsınız. En fazla faydasız bir tutam su tutarsınız, o kadar. Benim de durup dururken tavsiye veresim geldi. Veresiye değil ha, bankaya götürmelik.
Hayatta karşınıza mutlaka yazdıklarınızı veya söylediklerinizi uygun bulmayacak veya onların tonunu burnu havada bulacak dibi kara tencereli yargı dağıtıcı işgüzar eleştiri şaklabanları çıkacaktır. Mezura versen su kuyusunun derinliğini ölçemeyecek iken felsefi derinlik tartmaya çalışıp açıktan eziklik ve gizliden kıskançlık karışımı duyguları beysbol stadyumu tribünlerini coşturacak söylemlere dönüştürerek arkası dolu süzme düşünceler bütününü antik ortaçağ sıfatları ile süslenmiş üç-beş cümle veya paragraf ile yıkabileceğini sanarak üzerinizden prim yapmaya çalışan fahri psikoloji doktoralı Robert Christgau-vari embesil bir kendinden menkul dekanın kâğıttan füzelerine maruz kalırsanız bu paragrafı kopyala yapıştır yaparsınız. Gene de vay efendim yok şu cam sileceği fetişi emekli Albay şöyle yapmış, bu sapsız balta konuşup yazıyor diye kendini yeni dünya kralı ilan etmiş bilgi faşizmi uygulayıcısı toy muhalif böyle yapmış gibi duyumlar ve söylentiler ile karşılaşırsanız bir kulak tıkacı alın. Geceleri rahat uyursunuz.
Ya da “Tüm eleştirilere saygı duyuyorum.” diyerek erdemli bir büyüklük gösterirsiniz. Tercih sizin.
⸘