Wallahi Cermen (WC) haber stüdyosundan herkese mutlu pazarlar. Bugün Almanya Baş Şansölyesi Sayın Tangela Pergel ile birlikteyiz ve kendisine gündemi meşgul eden Almanya-Türkiye ilişkilerini soracağız.
- Hoş geldiniz Sayın Pergel. Doğrudan konuya girmek istiyorum. Çevrelerde Türkiye’yi kıskandığınız söyleniyor. Bu doğru mu? Neden Türkiye’yi kıskanıyorsunuz?
- Türkiye’yi kıskandığımız gerçekten doğru. Bu durumu şöyle açıklayayım. Bir zamanlar çok güçlüydük. Düşünün, eskiden bizim duble yollarımız vardı. Millet basmak için bize gelirdi. Avrupa’nın en büyük nüfusuna sahiptik. (Türkleri saymasak bile) Sanayimiz çok güçlüydü. Herkes mal almak için bizim kapımıza dayanırdı. Kendi paramız vardı. Alman Markı dediğinde herkes secde ederdi. Belki dolar etmezdi ama onda zaten iman yok.
- Peki sonra ne oldu?
- Türkiye için bir kırılma noktası denilebilecek, benim gönlümü de çalan şahsım başa geçti ve ülkesini aniden şahlandırdı. Aah şapşiğim… Türkiye’de her yere duble ve bölünmüş yol döşedi. Artık Türkiye’de basıyorlar. Nüfus olarak bizi geçti. (İçimizdeki Türklere rağmen) Bugün Avrupa’da evlerde Türk televizyonları, Türk buzdolapları çalışıyor. Yalan mı? Elektronikte dünya devi efsanevi markamız Grundig bile Türkler tarafından satın alındı. Parasızlıktan satışa çıkarmıştık… Ama en son yaptıkları hamle, o üçüncü havalimanı, bizi bitirdi. Alman pilotlar İstanbul’a inerken depresyona giriyor. Kalkamıyor, kaldıramıyorlar… Sadece İstanbul’da tüm Almanya’dan daha fazla Mercedes, BMW, Audi, Vosvos var. Bu arabaları biz mi üretiyoruz onlar mı belli değil. Şimdi soruyorum size, bu koşullarda biz Türkiye’yi kıskanmakta haksız mıyız?
- Almanya’daki bu gerileme ve Türkiye’deki bu büyük atılım sizin ve gizli aşkınızın dönemine denk geldi. Bu farkın açılmasında sizin payınız da var mı?
- Ben Almanya’yı 21. Yüzyılda hak ettiği konuma taşımak için gerçekten çok çabaladım. Deyim yerindeyse saçımı süpürge ettim. Ama Türkiye öyle büyük bir ivmeyle gelişti ki, önünü alamadık. Yetişemedik. Şanssızlık o ki biz şahsımın dönemine denk geldik.
- Ekonominiz fena değil ama öyle değil mi? Cari fazla veriyorsunuz?
- Hah! Komedi.. Para dönmüyor ki, kimse dışarıdan mal almak istemiyor. Hep ben satayım, onlar alsın.. Bu şekilde ekonomi döner mi? Dürüst olayım, 3-5 sene daha cari fazla verirsek batışımız yakındır.
- Peki Türkiye’nin bu önlenemez gelişmesine yol açan ne olabilir? Türkiye bunu nasıl başardı?
- Bir kere Başkanlık Sistemi. Artık gereksiz tartışmalarla vakit kaybetmiyorlar. Bu hızlanmayı çok arttırdı. Onun dışında Partili Cumhurbaşkanlığı da bizim için büyük bir darbe oldu. Açıkçası böyle bir hamleyi hiç beklemiyorduk. Kimin aklına gelirdi ki? Bu sayede AK Parti’nin donanımlı kadroları otomatik olarak devletin kadroları haline geldi. Böyle bir donanımsal update ile yarışmamız zaten mümkün olamazdı. Barcelona’nın tüm futbolcularının bir anda Başıbüyük Belediye ve Köy Hizmetleri Spor’a transfer olduğunu düşünün. Messi dahil! Yoo hayır, bununla başa çıkılamaz..
- Bundan sonrası için planınız nedir?
- Türkiye ile iyi ilişkiler geliştirmek ve suyuna gitmek birincil hedefimiz. Zaten şahsımı çok seviyorum. Ona hayranım ve bunu o da biliyor. O sebeple Almanya’yı Türkiye’nin bu kritik şahlanışından en az zararla çıkarabilecek ve buradan az da olsa bir pay kapabilecek durumda tutmayı başarmak istiyorum. Sonuçta über alles doyçland.
- Buradan Alman halkına mesajınız nedir?
- Almanlıkta artık tat yok. Tat Türkiye’de. Domates salçası, ketçap ve mayonez.
- Türk halkına bir mesajınız var mı?
- Aynen böyle devam etsinler. Durmak yok, yola devam!
- Bu aydınlatıcı röportaj için çok teşekkür ederiz Şansölye hanfindileri.
- Bana sahip olduğunuz için ben teşekkür ederim.
⸘